Nurcan CEYRAN
Yeni Türkiye denildi, hep birlikte umutla bekledik. Aslında vizesiz, pasaportsuz Avrupa seyahatleri, çok para, çok kazanç, varlık içinde olmak, son model araçlar altımızda, terör son bulmuş, ülkemize müthiş bir saygınlık. Hayali bile güzeldi tabi… İşsizliğin olduğunu görmezden gelmek, her gün şehit haberinin olduğunu duymamak.
Altımızda ki emektarımız olan külüstürü, sırf parasızlıktan ve zamlardan kaynaklı yakıt masrafı için satabileceğimizi hiç düşünmedik tabi. Kendi ülkemizin içinde tatile gitmek bir tarafa, Avrupa yıldızdan uzak oldu bize.
Son 1 haftadır gündemimiz, maalesef şehit haberleri oldu. Gencecik fidanlar, gencecik erler şehit düştü kara toprağa yüreklerimiz yandı. Kaç eve düştü ateş, kaç yürek dağlandı, yandı kavruldu.
Sebep..?
Bizimle ilgisi olmayan, bizim can, mal, toprak kaygımız olmayan bir sebepten ölen onca canın hesabını kim verdi, yada verecek?
Yanlış bir eylem miydi diye düşündüm önce.
Çıkıp birileri özür dileyecek diye bekledim önce.
Hayır, hayır bilinçli bir eylem olduğu ortaya çıktı!
Sonra sebep olanlara karşı bir uyarı, tehdit, yaptırım yada daha sert bir eylem gerekliydi diye düşünmüştük ki:
Devlet büyüklerimiz sağ olsunlar, bu gençlerin kanlarına eli bulaşmış Rus bozuntularına misafir oldu….
Acaba, utandırmak mıydı amaç diye düşünecektik ki…
Türk heyetine yapılan ev sahipliği resmen bir fiyasko, rezalet, terbiyesizlikti…
Rusya uçak üretmekte güçlü, silah üretmekte profesyonel, ordusunu iyi eğitmiş, savaşçı bir toplum. Tamam da, acaba yeteri kadar sandalye üretmeyi mi unutmuşlar diye düşünmeden edemedik tabi.
Elbette değil, daha bir kaç gün yada bir kaç saat önce farklı ülkelerin nasıl ağırladığı yansıdı fotoğraf karelerine.
BU ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ne çok savaş geçirdi, çok sayıda vatandaşını kaybetti, ama asla bu ülkenin topraklarından uzaklaşmadı.
Avrupanın büyük, büyük başları, bizim liderimizin ayağına geldi.
Kendi ülkesinde olan isyanda, bir subayın şehit edilmesine karşılık, Yakın menemeni diye kendi halkına adete ders veren bir liderin çocuklarıydık. Peki böyle bir liderin ülke kurucusunun, evlatları nasıl böyle bir hata yapabilirdi?
Dünyaya korku salan, saygınlık kazanan bir toplumun çocukları, torunları nasıl bu hale düşerdi?
Maalesef düştük.
Tarihte bunları yaşayan bir ülke olarak, ne kadar yenilikçi bir ülke olduğumuzu iddia edebiliriz ki?
Kan kaybeden, zora sokulan, bir toplum zamanla saygınlığını da kaybeder tıpkı bizim şu anki düştüğümüz durum gibi.
Keşke güzel kutlamalar ile gündem oluştursak. 8 Mart Dünya Kadınlar günü. Bu güzel günü bile güzelliklerle anamayan bir toplum olarak yine de tüm kadınların “kadınlar gününü” en içten dileklerimle kutluyorum.