ZAFERE GİDEN YOL: TEŞKİLATÇILIK

0
325

NURCAN CEYRAN

Teşkilatçılık, diğer adı ile örgütçülüğün hayatımızın her alanında var olan, doğru uygulandığında, zafere giden tek yol olduğunu, başarılı olan insanlar bilir..
Teşkilatçılık birlik olmak, bir araya gelmek, örgütleyicilik yön vermek demektir. Başka bir anlamda başarıya giden yolun rotasını belirleyip birlikte, hareketle ortak amacı zirveye taşımak demektir.
Amaç ortaksa, elbette hedefler vardır, teşkilatçılık için ortak amaç şarttır. Birinin, birilerinin, toparlayıcı olamadığı, dağıttığı, tozu dumana kattığı bir amaçta, emek verenlere yazık olacağı bir platformda, lider denen temel kolon görevi taşıyan, “BAŞ” olanın da yanlışı desteklediği bir durumda başarısızlık ortak bir amaç olmaya gider.
Böyle bir durumda zafer alaşağı edilen komik bir kulvara taşınacaktır elbette…
Uzak geçmişe baktığımızda Mustafa Kemal Atatürk’ün Trablusgarp’ta yapılan savunmada kılık değiştirerek orada var olup, halkı savaşmaya teşvik etmesi büyük bir teşkilatçılık örneğidir.
Peki yakın geçmişe baktığımızda, yıllardır ülkücülerin temel esasını oluşturan “Lider”, “Teşkilat” ve “Doktrin” gibi bu 3 temel esası yıllardır koruyan kesim, çelik gibi bir yürek ve irade ile muhafaza etti kendini.
Bir teşkilatı lider ya dağıtır yada zafere taşır. Liderin iradesi dağınık ise yada alt takımındaki teşkilatı, ne yaptığını bilmeden sadece boy gösterisi yapıp vitrine oynuyorsa, o kurumdan asla bir çatı oluşturamaz kimse.
Dernek, siyasi parti, vakıf , federasyon hatta Devlet bu kuralları doğru olarak uygulayamazsa, başarısızlık kaçınılmaz olur. Elbette bu durum teşkilatçılık yada teşkilat yapısında da büyük bir sorun oluşturur.
Örneğin, siyasi partilerin tek amacı iktidar olmaktır.
Bir de herkesle küs, el sıkmayı bilmeyen, kaprisli, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünen, kendinden başka herşey den bir haber bir “BAŞ” düşünün. Bu yada bunun gibiler ile kaç arpa boyu yol kat edilir acaba?
Ve akabinde, 1-2-3-4 derken devamlı şikayet alan, fakat kulak arkası edilen yanlışlara sürekli göz yuman bir liderin, zafere gidecek bir amacın öncüsü olması elbette beklenemez.
Lider araştırsın diye vardır, lider sorunları çözsün diye vardır, lider “amacımız” zarar görmesin diye vardır. Lider kendisi ve yanındaki 3-5 kişiye koltuk sağlamak için varsa; o kurulan amaç platformunun vay haline!
Ya da biraz daha ailevi teşkilatlanmaya bakılırsa; önceleri bayramlarda adeta kuraldı. Küsler barışır, kırgınlar tekrar dost olurdu. Aile efradının en büyüğü ne derse o olurdu. Şimdi ne bayram ne büyüğe saygı kaldığını da düşünürsek, birlik, bütünlük adına toplumu zafere götüren, güç birliği yok olmuş demektir. Bu konuda bir iş yeri, vakıf, kurum, kamu hiç fark etmez.
Millet olarak değerlerimizi her konuda kaybettiğimizi düşünürsek biraz öz eleştiri yapmak gerekli diye düşünüyorum…..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz