İstinye Üniversitesi, Avrupa’nın en büyük kanser araştırmaları organizasyonu olan EORTC’nin (European Organisation For Research And Treatment Of Cancer) 14’üncü Yıllık EORTC PatoBiyoloji Grup Toplantısı’na ev sahipliği yapıyor. 12-14 Eylül arasında gerçekleşen toplantıya yaklaşık 22 ülkeden araştırmacı yer alıyor. Uzmanların ‘kanser çalışmalarının mutfağı’ olarak tanımladığı patobiyoloji için önemli çalışmaların anlatıldığı toplantıda, İstinye Üniversitesi’nden de 3 araştırmaya yer verildi.
BU GRUPTA CİDDİ ARAŞTIRMACILAR YER ALIYOR
Her yıl Avrupa’nın değişik bir şehrinde yapılan bu toplantı hakkında konuşan Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Moleküler Kanser Araştırma Merkezi (İSÜMKAM) Müdürü Prof. Dr. Engin Ulukaya, “EORTC kanser alanında çok büyük bir organizasyon. Ve onun alt grubu olan patobiyolojinin yıllık toplantısını üniversitemizde yapıyoruz. 22 ülkeden gelen konuşmacılar var. Grubun kendi bilimsel çalışmaları konuşuluyor. Bizim üniversitemizin de 3 ayrı koldan ilerleyen araştırması var. Araştırmacılarımız bunları anlatacak. Ayrıca ülkemizden katılan 3 konuşmacımız daha var. Bu, kanser konusunda önemli toplantılardan biri. Avrupa’nın sahasında yer alan ciddi araştırmacıların bir araya geldiği bir toplantı” dedi.
“PATOBİYOLOJİ KANSER ÇALIŞMALARININ MUTFAĞIDIR”
Patobiyoloji hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ulukaya, “Patobiyoloji kanser çalışmalarının mutfağıdır. Klinisyenler yani onkologlar ile patobiyologlar birlikte çalışır. Bizler, bir ilaç veya bir test kiti üretebiliriz. Üretilen bu bilgileri de klinisyenler hastanın yararına kullanır. Mesela bu patobiyoloji grubu meme kanseri tanı ve tedavisinde kullanılan uPA ve PAI-1 dediğimiz bir kiti yarattı. Bu kit şu anda tüm dünyada meme kanseri hastaları için kullanılıyor” diye konuştu.
PANKREAS KANSERİ ÇALIŞMALARI BAŞARILI OLABİLİR
İstinye Üniversitesi’nin toplantıda sunduğu çalışmalardan da bahseden Prof. Dr. Ulukaya, “Bizim çalışmalarımızdan bir tanesi pankreas kanseri üzerine. Bu kanser maalesef çok ölümcüldür. Hastaların yaşam şansı çok zayıf. Bunun nedenlerine yönelik olarak bizim grubun planladığı bir strateji var, eğer o strateji düşündüğümüz gibi çıkarsa tedavi çok daha başarılı olacak. Bu konuda üniversitemiz araştırmacısı Didem Karakaş yürütücüsü olduğu iki büyük tübitak projesinde çalışmaktadır. Ayrıca, yağların kanserdeki önemli ve yeni ortaya çıkan bazı moleküler etkileri de yarın gene üniversitemiz araştırmacısı (Burçin Güngör) tarafından anlatılacak. Ayrıca, yiyip içtiklerimizle veya çevresel etkenlerle de kansere yakalanabiliyoruz. Ki bu durum genetik olarak kansere yakalanmaktan çok daha sık gerçekleşir. Biz bu duruma epigenetik diyoruz. Bu epigenetiğin kanser üzerindeki etkileri, yine bizim üniversitemizdeki bir araştırmacımız (Nazlıhan Aztopal) tarafından konuşulacak” dedi.
7 LİTRE SU İÇERSENİZ ÖLÜRSÜNÜZ
“Sizin yararlı dediğiniz bir şeyi bile çok fazla tükettiğinizde zararlı bir hale dönüşür” diyen Prof. Dr. Ulukaya, konuşmasını şöyle noktaladı:
“Sigara, bu konuda yanına bile yaklaşılmaması gereken bir şey. Aslında yediğiniz her şey zehir. Önemli olan dozu. Mesela su zararlı mı, değil. Ama size 7 litre su içirirsek ölürsünüz. Her şeyin dozunda yenmesi lazım. ‘Bunu yeme’ diyeceğimiz bir şey yok bence.”
“MEME KANSERİ VE TÜMÖRLER ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ”
EORTC hakkında genel bilgi veren Patobiyoloji Araştırmaları Grup Başkanı Paul Span ise, “Ana konumuz tabi ki kanserin her türü. Ama genellikle meme kanseri ve tümörler üzerine çalışıyoruz. Avrupa’nın her yerinden 90 üyemiz var. Aslında bütün çalışma gruplarımız çok önemli. İstanbul’da olduğumuz için de çok mutluyuz. Yeni bir üniversite olmasına rağmen bu üniversiteden ve çalışmalarından çok etkilendik. Değerli hocalarımızla birlikte olmaktan çok mutluyuz” dedi.
Kaynak : DHA gokce.karakose@dha.com.tr (Gökçe Karaköse)