AFGANİSTAN İLE SINIRLI KALMAYACAK!

0
1979

ABD ordusu 20 yıl sonra nihayet Afganistan’dan ayrıldığında, tüm gözler haklı olarak insanlık trajedisine ve Taliban’ın iktidara dönmesinin siyasi sonuçlarına çevrildi.

Dünyanın batı kanadı şimdilik Talibanı tanımazken Asya ve Ortadoğu’nun bazı ülkelerinden Sıcak mesajlar almaya başladı.

İran’ın değişen rolü buna bir örnektir. Tahran bir zamanlar Taliban’dan kurtulmak için can atıyordu. 1998’de Mezar-ı Şerif’teki İran konsolosluğunda 9 İranlı diplomat ile bir gazetecinin öldürülmesi neredeyse bir savaşı ateşledi. Cinayetler, Taliban’ın kuzey Afgan kentini ele geçirmesinin kaosunda gerçekleşti. Bu nedenle, 11 Eylül saldırılarının ardından İran ve ABD Taliban’a karşı örtülü savaş verdi.  Tahran ve Washington, Taliban karşıtı bir güç olarak Afganistan’ın %10’unu elinde tutan bir çok aşireti ve Kuzey İttifakını ortaklaşa destekledi.

Ama bu gizli ortaklık çatlak vermeye başladı ve iki ülke arasında çıkar çatışmasına dönmeye başladı. .

Bölgeyi ABD’ye tamamen teslim etmek istemeyen Tahran, “BÜYÜK ŞEYTAN”ı bölgeden kovma stratejisini Taliban ile masaya yatırdı. Ve bugün İran Devleti, Afgan grubunu açıkça barındırıyor. Şaşırtıcı bir şekilde, İran’ı bölgedeki tüm Şii topluluklarının koruyucusu olarak gören Şii din adamları, cemaatlerine  Sünni İslamcı grup olan – Taliban’ın mücadelesinin destek verilmesi gerektiğini  ikna etmekte zorlanıyorlar. . İran şimdilik, Taliban’ın egemen olduğu bir hükümetin doğrudan komşusu olmaya uyum sağlıyor. “DÜŞMANIMIN DÜŞMANI DOSTUMDUR” felsefesini uyguluyor da diyebiliriz.

Taliban’ın zengin Arap Yarımadası ülkeleriyle ilişkileri de kökten değişti. 2001’den önce, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), dünyada Taliban yönetimini tanıyan üç ülkeden ikisiydi – üçüncüsü Pakistan. Ancak 11 Eylül saldırıları Suudi Arabistan’ın grupla bağlarını koparmasına neden oldu. Suudi Arabistan ayrıca on yıldan fazla bir süre önce kendisini Afgan barış sürecinden soyutladı. BAE ayrıca Eylül 2001’de ilişkileri kesti. Daha yakın bir zamanda, Taliban saldırının sorumluluğunu üstlenmese de, Kandahar eyaletinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) diplomatlarının da olduğu 11 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırı artık dönüm noktası idi.

BAE DÜŞMANLIĞINI AÇIKCA SERGİLİYOR

Buna karşılık, BAE’nin Fransa’nın Fransız vatandaşlarını çıkarmak için asker göndermesine yardım ettiği bildirildi. BAE ayrıca tahliye edilen 5.000 Afgan kişiye geçici olarak ev sahipliği yapmayı kabul etti. Ancak Taliban’ın devralmasından bu yana geçen haftalarda, Kabil’deki BAE büyükelçilikleri faaliyete geçmedi.

Katar’a baktığımızda bizi pembe bir tablo karşılıyor. 2013’ten beri Taliban’ın siyasi ofisine ev sahipliği yapan Katar, örgütün kilit muhatabı olarak ortaya çıktı. Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed, Doha’da düzenlenen  ortak basın toplantısında Alman mevkidaşı Heiko Maas ile birlikte kısaca Afganistan’da kim huzur istiyorsa Taliban’ı muhattap almak zorunda dedi.

Geçtiğimiz haftalarda Katar diplomatik gücünü artırmaya devam etti ve birçok taraf için güvenilir bir aracı görevi gördü. Kabil’deki Katar büyükelçiliği kargaşa boyunca faaliyetteydi. Doha ayrıca, çöken Afgan hükümetinden müzakerecileri ağırlamaya devam etti.  Aynı zamanda, diğer ülkeler – Fransa dâhil – Taliban’la ilişkilerde güvenilir bir diplomatik kanal olarak Katar’a yöneliyorlar.

Suudi Arabistan’a bakacak olursak  Kabil’den yapılan tahliyelere katılmayarak mesafesini korumaya devam etti ve buna göre hareket ediyor gibi görünse de Büyük abisinin yani ABD’nin çıkarlarına ters düşen bir yol izlemeyecektir.

Suudi Arabistan, Kabil’den yapılan tahliyelere katılmayarak mesafesini korumaya devam etti.

Peki, tüm bunlar Afganistan’ın ve bölgenin geleceği için ne anlama geliyor?

Afganistan’da Ortadoğulu ülkelerin vekâlet savaşını mı izleyeceğiz bunu bize zaman gösterecek!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz