Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, göçmen sorununa dikkat çeken açıklamasının gerekçelerini ve yarattığı tehlikeyi anlattı. Savaş, “Suriyeliler bazı yerleşim yerlerinde isterlerse muhtarlığı kazanabilirler. Sosyo kültürel ve ekonomik yapısı en düşük olanlar bizde, Kilis, Gaziantep’te” dedi.
Geçtiğimiz günlerde Suriyelilerin nüfus artış hızlarıyla ilgili “12 yıl sonra belediye başkanının Suriyeli olması hiçbirimizin hoşuna gitmez” ifadeleriyle tartışma yaratan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, yeni açıklamalarda bulundu. Savaş, “Biz onlardan 35-40 yıl ilerideyiz. Öyle olunca beklentiler, hayat tarzı, eğitim, sosyal anlayış, farklı kültürlerden geldikleri için anlaşmak zor oluyor. Onlar da gettolaşıyor, zaten kaynaşılmıyor” dedi.
Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş göçmen sorununa dikkat çeken açıklamasının gerekçelerini ve yarattığı tehlikeyi bu akşam Habertürk TV’de Fatih Altaylı’ya Teke Tek’te anlattı.
Savaş’ın konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Hatay 11 yılı aşkındır Suriyeli kardeşlerimizi misafir eden şehir. Faşistlik kimseye tahammül edememe, kendi milletinden başka kimseyi tanımama. Ben 3 dönem belediye başkanıyım. Suriyeliler gelmeden, yaklaşık 6 ay öncesinden 2500 civarında toplantı yaptım. Kanaat önderleriyle, muhtarlarla toplantı yaptım. Ben bunu hep dile getirdim. Hatay’ın geçmiş tarihini çok iyi bilen insanım. Misak-ı Milli sınırları içerisinde Hatay’ın dışında her yer kurtuldu. TBMM açıldı, devrimler yapıldı. Türkiye yol almaya başlarken orada kurtuluş mücadelesi veren atalarımızın torunlarıyız. Bu süreçte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fiilen desteği ve diplomasi örneği ile önce bağımsız devlet olduk, parlamentomuz vardı. Bizim orada referandum yapıldı. Biz Türkiye’ye bağlanmak istedik. Çok az farkla bağlanmak isteyenler kazandı. Fransızlar bizi birçok faktörle mücadele etmek zorunda bıraktılar. Orada demografinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.
“PLANLAMA YAPILMASI İÇİN ANKARA’YA SESLENDİM”
Şu anda Doğu Akdeniz’de sıkıntı var, Libya var. Ben oranın üç dönemin belediye başkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti hep güçlü olsun isteriz. Suriye konusunda takibinin ve planlanmasının iyi yapılması için hem akademisyen hem de belediye başkanı olarak Ankara’ya seslendim, bu sorunu çözelim dedim. İnsan sağlığı, devletler, şirketler çan eğrisi gibidir. Güçlenirsiniz, zayıflarsınız. Yarın bir sıkıntı yaşadığımızda, zaten Suriye şu anda kendi haritalarında Hatay’ı Suriye’de gösteriyor. Benim bu feryadımı duymalarını istedim. Şahsım ve siyasi ikbal adına yapmadım bunu. Zaten ben orada üç dönem belediye başkanıyım. Bizim torunlarımız yarın orada demografi değiştiğinde Suriye tarafından yönetilmesini istemiyorum. Feryadımın esas sebebi budur.
“BİZDEN 2,5 KAT DAHA FAZLA DOĞURGANLIK VAR”
500 bin diyenler, 550 bin, 430 bin diyenler var. 1988’den beri yapılan bir çalışma var; Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması diye. Bir Suriyeli kadının doğurganlık süresi içinde Türkiye’de 5.3, bizim her 2,5 kadınımız bir tane Suriyeli kadar çocuk doğrulabiliyor. Doğum açısından bize göre 2,5 kat daha fazla doğuruyor. Siz bu çocukları okutamayabilirsiniz. Yayladağı, Antakya’nın belli bölgeleri Kumlu, Reyhanlı’da olsun. Reyhanlı’da okullara çocuklara bakın yaklaşık yüzde 70’i Suriyeli çocuk. Çok önemli hastanemizde 28 çocuk doğmuş dün. 26’sı Suriyeli. İstanbul’da da vardır ama bir kadın bizim kadınlarımızın 2,5 katı doğuruyor. Adamın iki eşi varsa daha fazla. Geçen ay sonuna çıkan yayın var. O yayında 1 milyon 168 küsur çocuk ediyor. 2 sene öncesini veriyor. 2 yıl daha düşünecek olursanız 1 milyon 300 bin çocuk Türkiye’de doğmuş.
“ÇOCUKLARIN ÇOĞU SAVAŞ UÇAĞI RESMİ YAPTI”
Hatay’da yaşayanları 500 bin kabul etseniz şu andaki Türkiye’nin 46 ilinden daha fazla insan sayısı var. Sadece Antakya ve Reyhanlı’daki resmi rakamları toplayın. BM 2019 raporunda Türkiye’nin Hatay’daki sınırı dünyanın terör çöplüğü diyor. Bu çocukların çoğu eğitim alamıyor, mendil satıyor. Yarın kötü alışkanlıklara gidecek, uyuşturucu satacak, bir kısmı da silah satacak. Başka ülkelere gidip belki oralarda profesyonel olarak adam öldürecek. Bir doktor ve eğitimci olarak söylüyorum; biz iki okul yaptırdık. 24 derslik. Buradaki çocuklara resim yarışması yaptık. Çocuklar askeri helikopter, savaş uçağı, savaş topu yaptı. Bu ne demek? Bu çocukların hayalinde kâbus gibi böyle bir şeyler var. Bu çocukların sıkıntılı yönlere evrilmesi muhtemel. Bunları görüp de susmak bence gerçekten vatana ihanettir. Gelecek adına, geleceğimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı bu sıkıntıyla başbaşa bırakmak doğru bir şey mi?
“SURİYELİLER DAHA UCUZA ÇALIŞIYORLAR”
Bir yerde okudum. Özgür Suriye Ordusu’nun formalarını falan çıkarmışlar. Başka bir tehlike daha var. Küresel ısınma, iklim değişikliği. İnsanları şehirlere göçmeye zorluyor. Aç kalan insan rejimle kavga ediyor. Afrika’dan da yarın bize gelecek. Bu gittikçe çoğalacak. Bunun için önlem almak lazım. Kendi bölgenize korumacılık yapmak faşistlik değildir. Sadece tarımda değil, lojistik, inşaat sektörü, ticaret, uluslararası ticarette, özellikle altın ticareti ellerinde. İnşaatta ilerideler. Yüzde 74 tarımda bir daralma var. İnsanlar tarımı bırakıp şehirlere göçmüş. Girdi masrafları yükseldi. Gübre, mazot, tohum, fide fiyatları yükseldi. İnsanlar satarak girdi masraflarını çıkaramıyor. Suriyeliler daha ucuz çalışıyor. Esnafta da durum aynı şekilde. Arapça bildikleri için Ortadoğu’ya ticarette ön plana çıktılar. Hatay’da sosyolojik, psikolojik, ekonomik sorunlar gittikçe artıyor. Suriye’ye günde 250 TIR ihracat yapardık. Hatay İstanbul’dan sonra ikinci lojistik merkezdi. İhracata durunca 25 gündür sadece Basra Körfezi’ne roro seferi gönderiyorsunuz.
“BU HEM ONLAR AÇISINDAN DA KOLAY DEĞİL”
Ben o konuşmayı sohbet sırasında yaptım. Biz barış istiyoruz dedim. İsrail ile barışıyoruz. En üst seviyede görüşüyoruz. BAE ile aynı şekilde. Ermenistan’la öyle. Suudi Arabistan, Mısır’la barış çabaları var. Ukrayna-Rusya’da arabuluculuk çalışmaları var. Biz Antakyalılar olarak Osmanlı’da Halep sancağına bağlıyız. Bunlar bizim hem din kardeşiyiz. Hem de yüzyıllarca birlikte yaşamışız. Barışı istemek, fikir beyan etmek suçsa çekeriz mesele yok. Barış ortamı olursa, orada güvenlik sağlanırsa, bu insanlara yaşayabilecekleri altyapı oluşturursa. BM fonları oradan harcansın, insanlara çalışabilecekleri mekân yapılırsa. Bence o konuda da çaba sarf etmek lazım. Gerçekten konuya ideolojik, partizanca değil insanca bakıyorum. Orada her gün önlerce insanlar ölüyor. İdlib’de istedikleri zaman uçakla gelip, bombalayıp gidiyorlar. Bizim barış için çaba sarf etmemiz lazım. 11 yıl kolay bir şey değil. Hem onlar hem bizim insanımız için kolay bir şey değil. Gelecek adına insanlar program, plan yapamıyor.
“SEÇİME GİRSİNLER ÇOK RAHAT KAZANIRLAR”
Elimde 1 yıl önce veriler var. Son seçimde 13 bin Suriyeli oy kullandı. 2019 seçimlerinde. 2020 verilerinde oy kullanacak insan sayısı 18 bine çıkmış. Son verilere göre Yayladağ’da üçte bir Suriyeli oy kullanacağını söyledi. Suriyeliler bazı yerleşim yerlerinde isterlerse muhtarlığı kazanabilirler. Son seçimde Reyhanlı’da vatandaş olup seçime girseler rahat rahat kazanırlar. Mesele o değil, bundan sonra insanların gelecek adına plan program yapabilmesi için önünü görebilmesi lazım. Sosyolojik, psikolojik sıkıntıların bertaraf edilmesi lazım. Bunu belediye başkanı yapamaz. Hükümetle işbirliğinde yapmak lazım. Biz bizim insanımıza nasıl destek veriyorsak, onlara da destek veriyoruz. Günde 800 ton daha fazla çöp oluyor. Yeni arıtma tesisi projelendiriyoruz. İçme suyu Kırıkhan, Antakya’da değiştirdik. Trafikte beraberiz. Bunların hepsini biz çözüyoruz.
“İDLİB’DEN YENİ GÖÇMEN GELİRSE İŞİMİZ ZOR”
Bizim insanımızın istihkakı ile Suriyeli kardeşlerimizin ihtiyacına bakıyoruz. Biz Osmanlı’da tebaaydık orada sıkıntı yok. Biz onardan 35-40 yıl ilerideyiz. Öyle olunca beklentiler, hayat tarzı, eğitim, sosyal anlayış, farklı kültürlerden geldikleri için anlaşmak zor oluyor. Onlar da gettolaşıyor, zaten kaynaşılmıyor. Bizim sayın valimiz ‘sayım yapıldı’ dedi. Muhtarların bazıları ‘bizim mahalleye Suriyeli kaydetmiyorlar’ dedi. Nüfus ileriye doğru gidiyor. Nüfusun artış şekli çok önemli. Nüfus artarken bir, iki, üç diye artmıyor, dramatik artıyor. Doğurganlık hızıyla artıyor. İdlib’ten dedikleri gibi 3 milyon göçmen gelirse işimiz çok zor. Yazın su yetiştiremiyoruz. Belediye başkanlarının kâbusu bu iş. Ben günde 20 kez hava durumuna bakıyorum. Allah’tan bu sene yağmur iyi.
“ONLARDAN DOĞAN ÇOCUKLAR DA İŞSİZ KALACAK”
Sosyo kültürel ve ekonomik yapısı en düşük olanlar bizde, Kilis, Gaziantep’te. Bizden iyileri İstanbul’da, İzmir’de bulunuyor. İletişimde de sıkıntı yaşıyorsunuz. Bunu çözmek, sorunları derinleştirmekten daha iyidir. Bizde bütün çocuklar okuyor. Herkes çocuğunu okuttuğu için bilgisayar ve masa istiyor. Çoğu işsiz kalıyor. Biz milli eğitim politikalarını geliştirmemiz lazım. 50 yıllık plan yapmak lazım. Şimdi her kişi devletten üç aşağı, beş yukarı yarım, çeyrek, bir maaş para alıyor. Engelli, yaşlı, hasta, bakıcı parası alıyor. Böyle olunca çalışan insan sayısı azalıyor. O ufak parayla yetiniyor. Genç de olsa kahvehaneye gidiyor. Bizim çalışmanın bir ibadet olduğunu anlatmamız lazım. Bu açığı Suriyeliler kapatıyor ama yarın onlara da yetmeyecek. Onlardan doğan çocuklar da işsiz kalacaklar. Tarım, ticaret, iş hayatında çalışacak insanları tasnif edip ona göre davranmamız lazım.
“SURİYE’DEN GELİP TOPRAK SATIN ALIYORLAR”
Bizden göçen vatandaşlarımız şehirde de işsizliğe katkı sağlıyor, yardıma muhtaç oluyor. Kendi toprakları da ekilip, biçilemiyor. Toprak atıl pozisyonda oluyor. Bizim 6 tane şehir ve ilçemiz Suriye sınırında. Bizim her bırakan insanımızın yerine Suriye’den gelip satın alınabiliyor oraları. 1,5 yıl Hatay coğrafyasını taradık, hangi toprakta ne üretebilir; ürettiği ile yetinebilir mi? 27 kadın kooperatifi ile iletişim halindeyiz. 70 ortaklı şirket kurduk 9 bin 700 insanımızla sözleşmeli tarım yapıyoruz. Kimine tohum, kimine fide veriyoruz. Maliyetine gübre veriyoruz insanlarımıza. Şu anda Avrupa’ya, Ortadoğu’ya satışlarımız var. Bu yıl sonuna kadar 10 bin, önümüzdeki yıl sonuna kadar 20 bin aileyi hedefliyoruz.
“HATAY’I FUARLAR, FESTİVALLER ŞEHRİ YAPACAĞIZ”
Biz nasıl Suriyeliler gelmeden önce insanları psikolojik olarak hazırladık. Bizim insanımız bu konuda empati, sempati ve sevgi konusunda sıkıntısı yok. Aynı konuyu bundan sonraki süreçte de insanlarımızın mutlu olması, ekonomik kaygılarını gidermek için yaptık. Kırsal kalkınma, Hatay’ı gastronomi şehri yaptık. Expo’yu yapıyoruz ve Hado’yu yapıyoruz. Expo’yu Hatay’ın marka değerini yükseltmek. Hatay ilk buğdayın üretildiği yer. Mezopotamya’nın tam ortası. Üç zeytin üretilen yerden birisi; Maraş, Mardin ve Hatay. Onun için expoyu yapıyoruz. Bahçecilik, çiçekçilik, tarım ürünleri. Hatay fuar ve festivaller şehri olacak. İki tane expo alanı Hatay yaşadıkça yaşayacak.
“HATAY MUSTAFA KEMAL’İN SON EMANETİDİR”
Antalya’da exponun sadece kulesi kaldı. Bizim 5 bin kişi ayakta 1500 kişi oturarak seyredeceği anfitiyatro var. İki tane müzemiz var. Medeniyetler bahçemiz var. Fuar alanı yaptık, müzayede yeri yaptık. 12 tane bahçe yaptık. Taban mozaiği yaptık. Hatay’ın mitolojik gelişimi ve tarihsel sürecini anlatan bir mozaik. Çocukların eğlenirken öğreneceği çok güzel bir alan yaptık. Güzel bir gölet yaptık. Çok güzel sanat sokağı var. Fuar merkezi var. 11 dönümlük park var. Tarih, kültür, sosyal yaşam, eğlence, eğitim, ticaret var. Yüzde 85 turist sayımız düştü. Yıllık 1 milyonun üstündeydi, şu anda 100 binde. Hem savaş hem de pandemi düşürdü. Hatay güvenli bir şehir. Devletimiz orada çalışıyor. Gerçekten de hiçbir majör, minör problemimiz olmadı. İstanbul’daki Bağdat Caddesi ne kadar güvenliyse Hatay da o kadar güvenli. Güvenlik kuvvetlerimize teşekkür ediyorum, muazzam yönetiyorlar. Benim Suriyelilerle ilgili uyarım gelecek açısından. Geçmişini bilmeyen milletler geleceğini tesis edemez. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün son emanetidir Hatay. Bu kutsal, milli kahramanın emaneti, hepimizin atası. Onun emanetini koruyalım, sadece burayı değil Türkiye’yi koruyalım. Biz Adana, Mersin belediye başkanlarımızla görüşüyoruz. Onlarla da teke tek konuştuğumuzda aynı sıkıntı var. Biz sesimizi duyurduk, bu olayın çözülmesi lazım. Başka belediyeler için de geçerli. Biz sadece oradaki problemleri çözeriz, ama bu majör problemi hükümetin çözmesi gerekiyor.