Yumurtalık kanseri, kadınlarda en çok ölüme neden olan jinekolojik kanserlerden biri olarak gösteriliyor. En sık 50 yaş sonrasında görülebildiği gibi her yaşta ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar, hastaların çok büyük bir kısmına ileri evrede tanı koyulabildiğini ve bu nedenle tedavi sürecinin de geciktiğine dikkat çekiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Boyraz, geç bulgu verdiği için ‘sessiz katil’ olarak adlandırılan yumurtalık kanserinin karında şişlik, iştahsızlık hatta kusma gibi belirtilerle ortaya çıktığını söyledi.
BELİRTİLERİ DİKKATE ALMALISINIZ
“Tüm diğer kanser türlerinde olduğu gibi yumurtalık kanserinde de erken tanı çok önemlidir” diyen İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Boyraz, hastalığın erken aşamada verdiği uyarıları ise şöyle sıraladı:
“Karında şişkinlik, hazımsızlık, gaz, bulantı-kusma, iştahsızlık ve erken doyma hissi, kasık ağrısı ve karın ağrısı, idrar yapmada değişiklik (sık idrara gitme, tam rahatlayamama), bağırsak davranışlarında değişiklik (kabızlık, tam rahatlayamama), vajinal kanama, makat bölgesinden kanama ve vajinal sulu yoğun akıntı. Özellikle menopoz sonrası bu sayılan şikâyetleri olan kadınların mutlaka ayrıntılı bir jinekolojik muayeneden geçmeleri gerekiyor. Buna ilaveten yumurtalık kanseri erken tanısı için düzenli yıllık jinekolojik kontroller çok önemlidir.”
KESİN TANI AMELİYAT İLE KONULUYOR
Jinekolojik onkoloji cerrahisi alanında da uzmanlığı bulunan Doç. Dr. Gökhan Boyraz tanının nasıl konulduğuna ilişkin olarak, “Ayrıntılı bir jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile tanısal değerlendirme başlar. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda yumurtalık bölgesinde komplike kitle olması ve karında sıvı birikmesi durumunda yumurtalık kanseri şüphesi oldukça kuvvetleniyor. Bu bulgulara ilaveten kanser hücrelerinden salınan ve kanda saptanan tümör belirteci (Ca-125) düzeyinin yüksek olması da tanıyı destekliyor. Kesin tanı ise ameliyat ile konuluyor” dedi.
TÜMÖRÜN TAMAMINI ALMAK GEREKİR
Yumurtalık kanseri tedavisinde en önemli faktörün yapılan ilk ameliyatın kapsam ve kalitesi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Boyraz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yumurtalık kanseri cerrahisinde amaç geride gözle görülür tümör bırakmamak olmalıdır. Yapılan bilimsel çalışmalar geride gözle görülür tümör bırakılmayan hastalarda başarının yüksek olduğunu gösteriyor. Bu nedenle cerrahi sırasında sadece rahim ve yumurtalıklar değil, tümörün yayıldığı tüm dokular çıkartılır. Cerrahi tedavinin ardından hastalığın evresine göre kemoterapi kararı verilir. Sıcak kemoterapi (HİPEC), ameliyat sırasında kullanılan bir tedavi şeklidir. Cerrahinin son aşamasında, geride kalabilecek, gözle görülmeyen mikroskobik tümör hücrelerinin öldürülmesi amacıyla, karın boşluğuna 41-43 C derece ısıda 90 dakika süren bir kemoterapi uygulanır. Hastalık yükünün en az olduğu bu aşamada, direkt tümör hücreleri üzerine verilen bu tedavi yumurtalık kanseri tedavisinde oldukça etkili ve umut verici bir yöntemdir.”
ERKEN EVRE HASTALARIN ANNELİK ŞANSI OLABİLİR
“Yumurtalık kanseri maalesef henüz doğurganlığını tamamlamamış genç hastalarda da görülebilir” diyen Doç. Dr. Boyraz, “Bu tanıyı alan genç hastalarımızın ilk sorusu, ‘rahim ve diğer yumurtalığımı koruyabilir miyim, anne olabilir miyim?’ oluyor. Diğer yandan, yumurtalık kanseri bilimsel verilere uygun tedavi edilmediğinde oldukça ölümcül olan tehlikeli bir hastalıktır. Bu nedenle bu hastalarda en önemli öncelik hastanın hayatı oluyor. Ancak özellikle genç hastalarda görülen bazı yumurtalık kanseri türlerinde (germ hücreli tümörler gibi) ve iyi seçilmiş erken evre hastalarda rahim ve diğer yumurtalık korunarak gebelik mümkün. Bu hastalarda çok yakın onkolojik takip gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak : DHA gokce.karakose@dha.com.tr (Gökçe Karaköse)