Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, çalışmalarını 2019’da restore edilerek yeni bir işlev kazanan Kendirli Kilisesi ve Latin Okulu’nda sürdürüyor. Gaziantep tarihinde önemli bir yeri olan bina, artık arkeoloji çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. Enstitü’nün çalışmaları ulusal ve uluslararası arkeoloji medyasında geniş yer buluyor.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü bu kez de Milliyet Arkeoloji dergisinin sayfalarında geniş şekilde yer aldı. Milliyet Arkeoloji dergisinin son sayısında Enstitü’nün kuruluş hikayesi, çalışmaları ve arkeoloji dünyasına katkıları anlatıldı.
Türkiye’deki ilk milli arkeoloji enstitüsü olan Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ortaklığında kuruldu. Avrupa Komisyonu desteğiyle Türkiye’nin ve Avrupa Birliği’nin birlikte finanse ettiği Enstitü, faaliyetlerini Gaziantep’te bulunan ve iki yıllık bir çalışmayla restore edilen Kendirli Kilisesi’nde yürütüyor. Enstitü’nün merkezi olarak tahsis edilen; Arkeometri Laboratuvarı, Arkeoloji İhtisas Kütüphanesi, Türkoloji Kütüphanesi ve etkinlik alanlarına ev sahipliği yapan Kendirli Ermeni Kilisesi ve Latin Okulu, Gaziantep kent merkezinde yer alıyor. Kilisenin yapım tarihi, 19. yüzyıla uzanıyor. 1860 yılında Gaziantepli Katolik Ermeniler tarafından inşa edilen Kendirli Kilisesi kullanılamaz hâle gelince 1898’de yeniden inşa edilerek 1900 yılında kullanılmaya başlıyor. 1920-1921 yılları arasında Antep Kuşatması sırasında, tam cephe hattında bulunan ve işgal kuvvetleri tarafından “siper” olarak kullanılan yapı, Antep savunmasından izler taşıyor. Duvarlardaki mermi izleri restorasyon sırasında da korunarak binanın ve Gaziantep’in tarihinden önemli birer “belge” olarak geleceğe taşınmış. Burası aynı zamanda 1933 yılında kente gelen Mustafa Kemal Atatürk’ün, balkonundan Gaziantep halkına seslendiği yer. Bu olay da, Atatürk’ün “Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki onlar yalnızca Gaziantep’i değil, Türkiye’yi de kurtardılar” sözleri Kendirli’nin duvarına işlenerek yapının tarihine kayıt düşülmüş.
ENSTİTÜ BİNASININ RESTORASYON SÜRECİ
Binanın Enstitü’ye tahsis edilmesinin ardından 2019’da restorasyon çalışmaları başlıyor. Uzman bir ekibin titizlikle yürüttüğü restorasyon sırasında iki beton tabla ve sekiz kat harç sökülerek orijinal freskler açığa çıkarılıyor. Yürütülen çalışmalar sonucunda sergi ve konferans salonu, çalışma ofisleri, kütüphaneler, laboratuvar ve etkinlik alanları ile bir kompleks oluşturuluyor. Enstitü, bünyesindeki laboratuvar ile Türkiye’de arkeometri ve alan arkeolojisi laboratuvarlarına sahip ilk enstitüsü statüsünde. Arkeolojik kazılardan elde edilen örneklerin yurt içinde analiz edilmesini sağlamak üzere tasarlanan laboratuvar, arkeometrik yayınlarla da “yol gösterici” bir kurum olma hedefinde.
ARKEOLOJİ DÜNYASI İÇİN ÖNEMLİ YAYINLAR
Enstitü yayınlarıyla da dikkat çekiyor. Osman Hamdi Bey’in Fransızca kaleme aldığı “Sidon Kral Mezarı Kazısı” raporu, Enstitü’nün bir yayını olarak 130 yıl sonra Türkçeye kazandırıldı. “Tarih Size Bakıyor: Ara Güler Fotoğraflarında Arkeoloji” kitabında ise fotoğraf tarihçisi Engin Özendes, Ara Güler’in arkeolojik kalıntıları fotoğrafladığı çalışmalarına odaklanırken Osmanlı coğrafyasında arkeolojik alanları fotoğraflayan ustaları da anlatıyor. Enstitü’nün yayınları arasında “Türkiye’de Sualtı Arkeolojisi”, “Nemrut Dağı Tümülüsü”, “Frig Sanatı” gibi kitaplar da bulunuyor.